Rıdvan Dilmen’in Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye nasıl kaçtığını Sedat Kaya açıkladı
5 mins read

Rıdvan Dilmen’in Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye nasıl kaçtığını Sedat Kaya açıkladı

Sedat Kaya / YENİÇAĞ

Meslek yaşantımın İzmir bölümünde çalıştığım en iyi haber fotoğrafçısıydı Mehmet Ali Varış.
Sadece deklanşöre basmakla yetinmez, haberi koklar, sonuna kadar kovalardı.
Zehir hafiye.
80’li yılların ortalarında Güneş Gazetesi’nin İzmir bürosunda kesişti yollarımız.
Kısa sürede müthiş bir uyum sağladık.
Huysuz, stresli bir kişilikti ama konu haber olunca akar sular dururdu.
Benim gibi.
Belki de bu nedenle iyi anlaşmıştık.
5-6 yıl birlikte haber peşinde koştuk.
Çok önemli haberlere imza attık.
Birlikte çok ödül aldık.

1987 yılıydı.
Galatasaray, Fenerbahçe’nin de peşinde olduğu Rıdvan Dilmen ile anlaşmış, 50 bin lira kapora vermiş, formayı giydirmişti.
Ancak, transfer sezonu henüz açılmadığı için imzalar atılmamıştı.
Birkaç gün sonra Rıdvan ortadan kayboldu.
Galatasaray başta, Türkiye ayağa kalmış Rıdvan’ı arıyordu.
Kimse bulamıyor, ulaşamıyordu.
Birgün öğle saatlerinde spor müdürümüz Şansal Büyüka aradı.
“Sedat Rıdvan Fenerbahçe tarafından kaçırıldı. Şu an Marmaris Akyarlar Koyu’nda Fenerbahçeli yönetici Güven Sazak’ın siyasetçi abisi Gün Sazak’ın villasında saklıyorlar. Yıldırım süvari gidin.”
Bomba haber.
O dönem için yılın spor haberi bu.
Nutkum tutuldu bir an.
Mehmet Ali Varış’a, “abi müthiş bir haber geldi, hemen yola çıkıp, Marmaris’e gidiyoruz” dedim.
O zaten her an hazır kıta gibiydi.
Beş dakika içinde Nikon F-5 fotoğraf makinasını, filimleri topladı, “hazırım” dedi.
Düştük yollara.
Allaha emanet gidiyoruz, gaza basa basa.
3.5 saatte Akyarlar’a vardık.
O yıllarda bomboş bir koy Akyarlar.
Kuş uçmaz, kervan geçmez.
Az önümüzde bir çay bahçesi, biraz ilerisinde Gün Sazak’ın villası.
Gözlerim fıldır fıldır Rıdvan’ı ararken, Mehmet Ali Varış fotoğraf makinasını hazırlamış, bekliyordu.
Bir an gözüm 500 metre ilerde çay bahçesinde oturan bir gruba takıldı.
İyice baktım Rıdvan orada.
Yanında da Ercan Aktuna ile Gün Sazak’ın iki koruması var.
Heyecandan bağırdım, “gördüm, işte orada.”
Ben gencim o yıllarda. 27 yaşında spor şefiyim.
Mehmet Ali Varış benden yaşlı, tecrübesi var.
Bana “şef sakin ol”, şöföre “yavaş yavaş ilerle, 20-30 metre yaklaşınca dur” dedi ve teleobjektifini taktı.
Yavaş yavaş ilerledik yaklaştık.
Heyecandan yerimde duramıyorum.
Ben “hadi abi inelim” dedim, “sen önden git, işi garantiye alalım, önce malı cebimize koyalım” diye cevap verdi.
Bir anlam veremedim ama indim.
Masaya gittim, Ercan Aktuna’ya Rıdvan ile röportaj yapmaya geldiğimi söyledim.
Masa bir anda şok oldu.
Rıdvan’ın şaşkın bakışları arasında Ercan Aktuna, “yönetim beni aramadan ben ne röportaja, ne fotoğrafa izin veririm. Hiç ısrar etme” dedi.
Moralimin bozulduğu o an, arkadan Mehmet Ali Varış’ın sesi geldi.
“Şef en az 15 kare bastım. Rıdvan da, sen de kabak gibi kadrajdasınız, hiç merak etme, mal cebimizde.”
Ben derin bir nefes alırken, Ercan Aktuna’nın direnci kırılmıştı.
Rıdvan ile 15 dakika röportaj izni verdi.
Yaptık.
O yıllarda cep telefonu yok ki, merkeze haber verelim.
Dönüşte Marmaris’ten jetonlu telefonla Şansal abiyi aradım, “iş tamam” dedim.
Sanki telefonu elinden fırlattı.
“Yıldırım süvari dönün, bana vicdan azabı çektirmeyin.”
Haber Güneş Gazetesi’nin 1.sayfasında patladı.
Özel haber.

“Galatasaraylılar kusura bakmasın, artık Fenerbahçeli’yim.”

Yılın Spor Haberi ödülünü verdiler bana.
Ama o ödüldeki en büyük pay Mehmet Ali Varış’ındı.
O tecrübesiyle işi kotarmış, röportajdan önce malı cebimize koymuştu.

Daha bunun gibi çok anılarım var.
Birgün umarım Tanju Çolak/Hülya Avşar aşkını nasıl belgelediğimizi kaleme alırım.

Bu yazıyı yazmamın nedeni İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nden gelen şu mesaj.
“İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Spor Yazarları Derneği ve Türkiye Fotomuhabirleri Derneği üyesi meslektaşımız Mehmet Ali Varış’ı kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz.”

Ah be Varış abi.
Ah be zehir hafiye.
Ah be huysuz adam.
Ne güzeldi değil mi o günler.
Ne kadar oldu, bilmiyorum.
Ama çok eski değil.
İbrahim Irmak dostumuz aramıştı hani.
Sen de yanındaymışsın.
Telefonu sana verip, bizi konuşturmuştu.
Ne güzel yad etmiştik o günleri.
Yaşadığım sürece unutulmayacak listemde kalacaksın.
Anılarda yaşa.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir