İki farklı ve büyük bir misyonu var Ali Koç’un… Birincisi ve herkesi ilgilendiren kısmı; Fenerbahçe Başkanı koltuğunda oturması… İkincisi ve kendini ilgilendiren kısmı; Koç ailesinin veliahtı olması…
Ne güzel, doğru işlere parmak basıyordu Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu’ndaki konuşmasında… Türk futbolunda milat olmasını istiyor, Türkiye Futbol Federasyonu’nun yaşanan olaylarla ilgili harekete geçmesinin gerektiğini anlatıyor, Fenerbahçe adına, önemli yanlışlara parmak basıyordu.
Fenerbahçe Başkanı ve Koç’un veliahtı olmasının verdiği özgüvenle, korkusuz bir cengaver değil, herkese kafa tutan komutan edasıyla hareket ediyordu. Konuşmasında alkış kıyametti.
Evet, kara para aklama ve illegal bahis olayının dibine kadar inilmeli… Kulüplerle ilgili iddiaların gerçekliği ortaya dökülmeli… Hakemlerle ilgili iddiaların sonu, yapılacak araştırılmalarla bitmeli… Hiçbir kulüp, takım; hakemi de yenmek zorunda bırakılmamalı…
Bunlar çok doğru ve yerinde… Ama bazıları da olmadı Ali Koç… Söylediğiniz öyle sözcükler vardı ki, ne Fenerbahçe Başkanı’na yakıştı ne de kişiliğinize…
“Bir gün bizden biri federasyona gidip birini tokatladı, çıktı diye bir haber çıkarsa hiç şaşırmayın. İş o noktaya geliyor” diyor Koç…
Bak sen… “Sporda Şiddeti ve Düzensizliği Önleme Yasası” var değil mi? “Spor”la “şiddet”in aynı cümle içerisinde geçmesi bile abesle iştigal… Başkanı böyle derse, tribündeki genci neler yapmaz? Şiddeti teşvik de, suç değil mi?
“Bak seni bir Selahattin Baki’ye vereyim, ne yapar!” diyerek, Galatasaray Sportif AŞ Başkanvekili Erden Timur’a gider yapıyor Fenerbahçe Başkanı… Yöneticisinin düştüğü duruma mı üzülelim, söylediğine mi? Kimse burada, iki yönetici arasında “laf dalaşından bahsediliyor” diyerek, bu yaklaşımı masumlaştırmaya kalkmamalı…
“Bu adamlara nefes aldırmayın. Sokakta görürseniz fotoğrafını çekin. AVM’de görürseniz, tepkinizi koyun” diye çağrı yapıyor Ali Koç… Nedense? Yanında eşi, elinden tuttuğu çocuğuyla hiç mi gezmesin, oturmasın, arkadaşlarıyla buluşup konuşmasın bir hakem… Sizin “tu kaka” dediğiniz olsa bile… Nasıl bir davet, nasıl bir ruh hali bu?
Ama, en çok da iki takım yöneticilerinin yaptığı -sanırım şike- pazarlık videosuna takıldım. Federasyon kanadı için, “Bu gizli kamera delil sayılmaz mı derse doğruyu yapmış olur. Yoksa bunlar çok ciddi iddialar evet bu gizli çekilmiş, ben bunu soruşturmayalım’ derse mi doğruyu yapar?” diye sorguluyor Ali Koç…
Affedersiniz… Bu söylediğinizde gerçekten ciddi misiniz? 3 Temmuz sürecindeki yasadışı dinlemeler ve görüntüler, delil kabul edilmediği için, dosyalar kapatılmadı mı? Bu nedenle yan yollara sapanlar hakkında suç duyurusunda bulunmadınız mı? Şimdi nasıl böyle bir talepte bulunabilirsiniz?
Tövbe, tövbe… Sanki illegal olayları savunur duruma getirdiniz bizi… Ama, “Ceza yargısıyla, sportif yargı ayrıdır” deseydiniz, o zaman anlayabilirdik sizi…
* * *
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç böyle de, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in söyledikleri farklı mı?
Sarı-lacivertlilerin 1 numarasına, “bir proje” olarak bakmak ve bu algıya katılabildiğini söylemek nasıl bir akıl tutulmasıdır? Koç gibi, birçok konuda eleştirilebilecek, ancak Atatürkçülüğü ve vatan sevgisi tartışılamayacak bir insanın, PKK ve FETÖ ile bırakın benzetilmesi, aynı cümle içerisinde bile kullanılması, nasıl bir akıl tutulmasıdır?
*****************************
İstemem, yan cebime…
TFF Süper Kupa, Suudi Arabistan’da oynanacağı duyuruldu, kıyamet koptu.
İki kulübün de, “Oynarız” oluruyla pazarlıklar yapıldı ve tarih ilan edildi. Peki Galatasaray da, Fenerbahçe de neden kabul etti? Tabii ki cebine girecek milyon eurolardan dolayı… Gidiş-gelişi de kattığında, üç gün sürecek bir maçın karşılığında, 30-40 milyon lira az para mı?
Dursun Özbek de, Ali Koç da, kulübünü düşünüyor oysa… Mahalle baskısının getirdikleri, iki başkanı da çaresiz durumda bıraktı. Sonunda ikisi de, topu Divan Kurulu’na attı! İstemem, yan cebime koy misali!
“Ne serden ne yardan” derler ya, başkanlarınki o hesap…
Şimdi gel çık işin içinden…
*****************************
Muslera’yı aratmaz
Futbol aleminde tabii ki, arkadaşının sakatlığına sevinilmezse de, öne çıkabilmek de bazen böyle anlarda olur. Hele kaleciyseniz.
Günay Güvenç de, Fernando Muslera’nın ardında yedek bekleyeceğini bilerek geldi Galatasaray’a…
Geçen sezon, önce Gaziantep’te, deprem sonrasında da, Kasımpaşa’da yer aldı Günay… Maç başına 1.3 gol ortalamasıyla oynadı. Anadolu takımlarında iyi bir rakamdı bu… Yine maç başına kurtarış yüzdesi de 3.3 oldu. Böylece yüzde 72’lik bir başarı yüzdesi yakaladı. Yani rakam şu; 30 lig maçındaki 98 kurtarışı bulunuyor.
Yediği 39 golün 38’i ceza alanı içinden… Bu şu demek, dış şutlardaki başarısı, motivasyonu oldukça yüksek…
Muslera’da bir mucize olmazsa, böyle bir ortamda sahaya çıkacak Günay… Üstelik, Alman ekolünden yetişen bir kaleci olarak, Bayern Münih karşısında yer alacak.
Bu veriler doğrultusunda Günay, Muslera’yı aratmaz.